Kullanım ödüncü ve tüketim ödüncü olmak üzere iki türü vardır.
KULLANIM ÖDÜNCÜ (ARİYET)
6098 sayılı Borçlar Kanununun 379. cu maddesi, ödünç sözleşmesini, “ödünç verenin bir şeyin karşılıksız olarak kullanılmasını ödünç alana bırakmayı ve ödünç alanın da o şeyi kullandıktan sonra geri vermeyi üstlendiği sözleşmedir” şeklinde tanımlamaktadır.
Kullanma ödüncü, karşılıksız bir sözleşme olup rızaidir. Ödünç veren, sözleşmenin konusunu teşkil eden şeyi, geçici bir süre ödünç alana kullanması için karşılıksız olarak verdiğinden ve ödünç alan da kullandıktan sonra geri verme borcunda olduğundan eksik iki taraflı sözleşmedir. Ödünç sözleşmesinde mülkiyetin devri söz konusu değildir, yalnızca belli bir süre kullanım amacıyla ödünç alana bedava şekilde verilmekte, kullanım amacı veya süresi dolduğunda ödünç alan geri vermekle yükümlüdür.
Bu kapsamda ödünç verenin borcu ödünç sözleşmesine konu şeyi teslim etmektir. Bunun karşılığında ödünç alanın borcu ise ödüncü geri vermek ve kullanım süresi boyunca ödüncün bakım ve koruma giderlerini sağlamaktır.
Ödünç alan, ödünç konusunu ancak sözleşmede kararlaştırılan şekilde, sözleşmede hüküm yoksa niteliğine veya özgülendiği amaca göre kullanabilir.
Ödünç sözleşmeleri, sözleşme serbestisi kuralı gereğince her hangi bir şekle tabi değildir. Ancak ispat hukuku bakımından yazılı olması gerekir.
Ödünç alan, ödünç konusunun olağan bakım ve koruma giderlerini karşılamakla yükümlüdür.
Ödünç sözleşmesinin konusunu taşınır, taşınmaz mallar oluşturabileceği gibi bir hakkın kullanılması da olabilir.
Kullanma için belirli bir süre öngörülmemişse, ödünç alanın, ödünç konusunu sözleşme uyarınca kullanmış olmasıyla veya kullanabilecek kadar bir zaman geçmesiyle sözleşme sona erer. Ödünç alan, ödünç konusunu sözleşmeye aykırı olarak kullanır, onu bozar veya kullanmak için başka bir kimseye verirse ya da önceden bilinmeyen bir durum yüzünden ödünç verenin ivedi gereksinimi ortaya çıkarsa, ödünç veren o şeyi daha önce geri isteyebilir.
Buna karşılık, ödünç konusu, kullanım süresi ve hangi amaçla kullanılacağı belirlenmeden verilmişse, ödünç veren onu dilediği zaman geri isteyebilir.
Borçlar Kanununda ödünç verenin ödünç verdiği şeyin geri istenmesi ve ödünç sözleşmesinden doğan tazminat talepleri ile ilgili zamanaşımı konusunda açık bir hüküm yoktur. Alman medeni kanununda ödünç sözleşmesinden doğan masraf ve tazminat talepleri altı aylık zaman aşımı süresine tabidir. Türk-İsviçre hukuk sisteminde sözleşmelerden doğan alacak davaları on senelik zaman aşımına tabidir. ( B. K. Md. 146 )
TÜKETİM ÖDÜNCÜ (KARZ)
Borçlar Kanununun 386ncı maddesi: “Tüketim ödüncü sözleşmesi, ödünç verenin bir miktar parayı yada tüketilebilen bir şeyi ödünç alana devretmeyi, ödünç alanın da aynı nitelik ve miktarda şeyi geri vermeyi üstlendiği sözleşmedir.” hükmüne amirdir. Bu kapsamda karz akdi sözleşmelerinin temelini ödünç verilen para veya tüketilebilen bir şey oluşturmaktadır.
Bu kapsamda borcun kaynağı, ödünç verenin yaptığı ödeme değil, sözleşmenin içinde yer alan geri verme vadidir.
Borçlar Kanununda tüketim ödüncü sözleşmesinin kurulabilmesi için herhangi bir şekil şartı öngörülmediğinden sözlü olarak kurulabilmesi de mümkündür. Ancak HMK hükümleri uyarınca ispat hukuku açısından yazılı şekilde yapılması uygun olmaktadır.
Ayrıca tüketim ödüncü sözleşmesi de eksik iki tarafa borç yükleyen sözleşmelerdendir. Zira ödünç veren ödüncü teslim etmekle yükümlü olup ödünç alan aldığı şeyi aynı miktar ve vasıfta geri vermekle yükümlüdür. Ödünç alanın geri verme borcu sözleşmenin yapıldığı anda değil, şeyin kendisine teslim edilmesinden sonra doğar.
Tüketim ödüncünde ödünç verilenin mülkiyeti ödünç alana geçmektedir.
Ödünç olarak verilecek paranın karşı tarafa havale yoluyla gönderilmesi sırasında, açıklama kısmına açıkça BORÇ olarak verildiğinin belirtilmesi halinde bu paranın ödünç olarak verildiği kabul edilmektedir. Aksi halde, dekontta herhangi bir açıklama bulunmazsa, hukuk sistemimizde kabul gören “havale bir ödeme vasıtasıdır” karinesi uygulama alanı bulmaktadır.
Havale bir borç ödeme vasıtasıdır. (TBK 555 m.; BK 457 m.) Havalenin mevcut bir borcun ödenmesi amacıyla yapıldığı yolunda yasal karine mevcuttur. Bu yasal karinenin tersini, yani havalenin borcun ödenmesinden başka bir amaçla yapıldığını ileri süren havale eden, bu iddiasını kanıtlamakla yükümlüdür. (HGK 09.06.2004 tarih, 2004/4–362 E.; 2004/347 K.)
Her ne kadar tüketim ödüncü sözleşmesi ivazsız olsa da, TBK 387nci maddesi uyarınca, ticari olmayan tüketim ödüncü sözleşmesinde, taraflarca kararlaştırılmış olmadıkça faiz istenemez. Tüketim ödüncü sözleşmesinde faiz oranı belirlenmemişse, kural olarak ödünç alma zamanında ve yerinde o tür ödünçlerde geçerli olan faiz oranı uygulanır. Sözleşmede aksine bir hüküm yoksa, belirlenen faiz, yıllık olarak ödenir.
Karz akdinde Borçlar Kanununda özel olarak zamanaşımı süresi öngörülmüştür. 389ncu maddeye göre, Ödünç alanın, ödünç konusunun teslimine ve ödünç verenin de bu şeyin teslim alınmasına ilişkin istemleri, diğer tarafın bu konuda temerrüde düşmesinden başlayarak altı ayın geçmesiyle zamanaşımına uğrar. Zamanaşımı başlangıcı diğer tarafın temerrüde düşürülmesidir.
Borçlar Kanununun 389. cu maddesindeki altı aylık zaman aşımı süresi, ödünç verilmesi taahhüt edilen şeyin ödünç alana teslimine ilişkin bir zaman aşımıdır.
Nitekim Yargıtay 13. H.D. 1984-4247 E. 1984-4740 K. Sayılı ve 21.06.1984 tarihinde verdiği kararında: Borçlar Kanununun 389. maddesindeki zamanaşımı süresi ödünç verilmesi taahhüt olunan şeyin alana teslimi, yahut ödünç alan tarafından tesellüm edilmesi hakkındaki davalara aittir. Ödünç verilen şeyin, borçludan tahsili isteğine ilişkin dava bu nitelikte kabul edilemez. Burada işleyen zamanaşımı, BK.nun 389. maddesinde düzenlenen altı aylık zaman aşımı değil, BK.nun 146.cı maddesinde düzenlenen on yıllık zamanaşımı uygulanacaktır.
Ödüncün geri verilmesi konusunda belirli bir gün ya da bildirim süresi veya borcun geri istendiği anda muaccel olacağı kararlaştırılmamışsa ödünç alan, ilk istemden başlayarak altı hafta geçmedikçe ödüncü geri vermekle yükümlü değildir.
Taraflar ifa yeri belirleyebilirler. Ödünç verilecek şey bir miktar para ise ifa genellikle ödünç verenin yerinde yapılır. Tüketim ödüncünü alan ihtiyaç sahibi olduğu için ödünç verenin ayağına gider.
Ariyet sözleşmesi ile karz sözleşmeleri arasında şu farklar bulunmaktadır: Bunlardan en önemlisi, Karz (tüketim ödüncü) sözleşmesinin konusu yalnızca misli şeyler olabilir. Misli şeyler, eşi benzeri çokça bulunabilen şeyler demek olup, en büyük örneği “para”dır. Bu sebeple, karz sözleşmesinde, ödünç alan kişi, ödünç konusunun “geri verme zamanına” kadar MALİKİ sayılır. Yani ödüncün mülkiyeti ödünç alana geçmektedir. Kullanım ödüncünde ise böyle bir “malik sayılma” durumu söz konusu olmaz. Ödünç konusu mal özen ve dürüstlük kurallarına göre kullanılır; zamanı geldiğinde de iade edilir. Dürüstlük kurallarına aykırı kullanım halinde ise, ödünç alan, ödünç konusuna vermiş olduğu zararları gidermekle yükümlüdür.
9.03.2022
Yorum yap